Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir (TBK m.581). Kefalet sözleşmesinde ‘’alacaklı’’ ve ‘’kefil’’ olmak üzere iki taraf söz konusudur. Yani alacaklıya ifada bulunması gereken kişi olan ‘’asıl borçlu’’ kefalet sözleşmesinin tarafı değildir. Hal böyle olmakla birlikte, Borçlar Kanununda kefil ile asıl borçlu arasındaki ilişki de düzenlenmiştir. Zira kefalet sözleşmesi gereği, asıl borçlunun borcunu ifa etmemesi sebebiyle kefilin alacaklıya ödeme yapması durumunda kefilin rücu hakkı söz konusu olacaktır.
Asıl borçluya karşı rücu talebinde bulunmak isteyen kefil, iki ayrı yolla bu hakkını kullanabilir. İlk olarak kefil, asıl borçluyla aralarındaki temel ilişkiye dayanarak rücu hakkını kullanabilir. Buna ‘’kefilin özel(temel ilişkiye dayalı) rücu hakkı’’ denmektedir. İkinci olarak ise kefil, Borçlar Kanununda düzenlenen(m.596) halefiyet ilkesine dayalı rücu hakkını kullanabilir. Buna da ‘’kefilin genel(halefiyete dayalı) rücu hakkı adı verilmektedir.
Son yorumlar